2025 yılı, Birleşik Krallık inşaat sektörü için tam bir kabusa dönüştü. Ekonomideki cılız büyüme tahminleri ve uluslararası gerilimlerin tedarik zincirleri üzerindeki baskısı, sektörü adeta bir domino etkisiyle sarsıyor. Bir zamanların devleri, köklü aile şirketleri ve yenilikçi girişimler, art arda iflas bayrağını çekiyor. Bu durum, sadece ekonomik bir sarsıntı değil, aynı zamanda binlerce çalışanın işsiz kalmasıyla derin bir insani krize de işaret ediyor.
Sektördeki sıkıntı aslında yeni değil. 2022'de iflas başvurusunda bulunan şirketlerin %16'sı inşaat sektöründeyken, bu oran 2023'te %12'ye düşerek bir umut ışığı yakmıştı. Ancak 2024'te, ülkenin en büyük 6. firması olan ISG gibi dev bir ismin çöküşü, yaklaşan fırtınanın habercisiydi. 2025 ise bu fırtınanın tam ortasında geçiyor.
İflas Dalgası Sektörün Her Alanını Vuruyor
Kriz, sektörün hiçbir kesimini ayırt etmiyor. Eylül ayında Hull merkezli, 1973'ten beri faaliyet gösteren Tucker M&E'nin iflası, 66 çalışanın LinkedIn üzerinden iş aramaya başlamasıyla duyuldu. Bir yöneticinin "Harika insanlarla çalıştım, bu kadar iyi insanın işsiz kalması çok üzücü" şeklindeki paylaşımı, sektördeki insani dramı gözler önüne serdi.
Benzer şekilde, modüler yapı sektörünün parlayan yıldızlarından Boutique Modern ve Kingston Modular Systems gibi yenilikçi firmalar da bu dalgadan kurtulamadı. Özellikle yerel yönetimler için sosyal konutlar üreten Boutique Modern'in iflası, yüzlerce ailenin ev hayalini de yarıda bıraktı.
Krizin Arkasındaki Nedenler: Yasal Düzenlemeler ve Finansal Baskı
Peki, bu çöküşlerin arkasında ne var? Sektör uzmanları, birkaç temel soruna işaret ediyor. Bunlardan en önemlisi, Grenfell Tower yangını sonrası yürürlüğe giren Yapı Güvenliği Yasası (Building Safety Act). Bu yasa, binalardaki yangın güvenliği kusurlarıyla ilgili sorumluluk süresini geriye dönük olarak 30 yıla kadar uzattı. Bu durum, Ardmore Construction gibi dev bir müteahhitlik firmasını vurdu. Şirket, eski projelerden kaynaklanan ve bir anda 100 milyon sterlini aşan tazminat talepleriyle karşı karşıya kalınca, iflasını istemekten başka çare bulamadı. Ardmore Group'tan bir yetkili, "Bu yasa, oyunun kurallarını temelden değiştirdi," diyerek durumu özetledi.
Diğer yandan, artan malzeme maliyetleri, enflasyonist baskı ve sabit fiyatlı sözleşmeler de firmaları köşeye sıkıştırıyor. Yıllar önce yapılan anlaşmalarla bugünün maliyetleriyle iş bitirmeye çalışan Marbank Construction gibi şirketler, devasa zararlar yazarak battı. FRP Advisory'nin raporuna göre Marbank, arkasında sadece tedarikçilere yaklaşık 10 milyon sterlinlik bir borç bıraktı ve bu borcun ödenmesi pek mümkün görünmüyor.
Köklü Firmalar Bile Ayakta Kalamıyor
Krizin en endişe verici yanı ise 100 yılı aşkın süredir ayakta olan firmaların bile direnememesi. 1890'da kurulan J S Wright ve 1948'den beri faaliyet gösteren HE Simm & Son gibi mekanik ve elektrik (M&E) sektörünün duayenleri, milyonlarca sterlinlik borçlarla idareye devredildi. Bu firmaların çöküşü, sektörde adeta bir şok dalgası yarattı ve "eğer onlar bile başaramadıysa, kim başarabilir?" sorusunu akıllara getirdi.
Ekonomik belirsizlikler, yasal düzenlemelerin getirdiği ağır yükler ve artan maliyetler birleştiğinde, İngiltere inşaat sektörü için ayakta kalmak her zamankinden daha zor hale geliyor. Sektördeki bu domino etkisinin nereye kadar devam edeceği ise büyük bir merak konusu. Kesin olan bir şey var ki, bu krizin yaralarını sarmak uzun yıllar alacak.