Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat, tarihinin en ciddi işgücü krizlerinden birini yaşıyor. 6 Şubat depremlerinin ardından başlayan devasa yeniden inşa süreci ve ülke genelindeki kentsel dönüşüm projeleri talebi patlatırken, sektör bu talebi karşılayacak "ara eleman" bulmakta zorlanıyor. Sorunun temelinde ise Z kuşağının ağır ve tehlikeli olarak görülen şantiye ortamından uzak durması yatıyor.
Türkiye inşaat sektörü, bir yanda artan maliyetler ve finansman zorluklarıyla boğuşurken, diğer yanda çok daha derin ve yapısal bir sorunla karşı karşıya: nitelikli işçi kıtlığı ve nesil değişimi krizi.
Sektör temsilcileri, demirci, kalıpçı, sıvacı ve iş makinesi operatörü gibi kritik pozisyonlarda çalışacak personel bulamadıklarını, bu durumun projelerde ciddi gecikmelere ve maliyet artışlarına yol açtığını belirtiyor.

Krizin Boyutları: "Altın Bilezik" Var, Takan Yok
Şantiyelerden gelen raporlar, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) ve çeşitli yerel inşaat derneklerinden yapılan açıklamalara göre, sektörde "mavi yaka" olarak tabir edilen ara eleman açığı zirve yapmış durumda.
-
Maaşlar Rekor Kırıyor: Nitelikli bir kalıp ustasının veya iş makinesi operatörünün aylık geliri, tüm sosyal haklar ve mesailerle birlikte 150.000 TL'yi bulabiliyor.
-
Günlük Yevmiyeler: Özellikle büyük şehirlerde ve deprem bölgesinde, günlük yevmiyelerin 2.500 TL ila 3.000 TL arasında değiştiği, ancak bu yüksek ücretlere rağmen çalışacak işçi bulunamadığı rapor ediliyor.
En büyük sıkıntı, inşaatın "kaba" işleri olarak bilinen demir ve kalıp işçiliğinde yaşanıyor. Bu pozisyonlar, projelerin ilerleyebilmesi için hayati önem taşıyor. Antalya Müteahhitler Derneği gibi yerel kuruluşlar, "Günlük 3 bin TL'ye çalışacak düz işçi dahi bulamıyoruz. Usta açığı ise projeleri durma noktasına getirdi" şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
⮕ İnşaat Ustası Yevmiye Fiyatları
Asıl Sorun: "Yeni Nesil Şantiyeye Girmiyor"
Uzmanlara göre, mevcut işçi kıtlığının temelinde sosyolojik bir değişim, yani "nesil sorunu" yatıyor. İnşaat sahalarında çalışan mevcut ustaların yaş ortalaması giderek yükselirken, alttan yeni çırak ve kalfa gelmiyor.
Sektör temsilcileri, şantiyelerdeki en genç işçilerin bile 35 yaşına dayandığını vurguluyor. Peki, Z kuşağı neden inşaat sektörünü tercih etmiyor?
-
Ağır ve Tehlikeli Çalışma Koşulları: İnşaat, doğası gereği fiziksel güç gerektiren, uzun saatler ayakta kalmayı zorunlu kılan ve iş kazası riski yüksek bir sektör. Özellikle 6 Şubat depremleri sonrası bölgedeki güvencesiz ve yoğun çalışma ortamı, bu algıyı pekiştirdi.
-
Sosyal Statü ve "Masa Başı" İsteği: Yeni nesil, kariyer tercihini "beyaz yaka" veya "masa başı" işlerden yana kullanıyor. E-ticaret, yazılım, içerik üreticiliği gibi dijital ekonominin sunduğu esnek ve konforlu çalışma alanları, gençlere çok daha cazip geliyor. Şantiyede çalışmak, "kariyer"den çok "zorunluluk" olarak algılanıyor.
-
Güvencesiz ve Proje Bazlı Çalışma: İnşaat işçiliği genellikle proje bazlı ve geçici oluyor. Bir proje bittiğinde işsiz kalma riski ve birçok yerde sosyal güvencelerin eksik olması, gençlerin bu alana mesafeli yaklaşmasına neden oluyor.
-
Kültürel Uyumsuzluk: Z kuşağı; esneklik, yatay hiyerarşi ve anlam arayışını önemserken, inşaat sektörünün katı "usta-çırak" ilişkisi, emir-komuta zinciri ve zorlu saha koşulları bu beklentilerle taban tabana zıt düşüyor.
Deprem ve Kentsel Dönüşüm Talebi Patlattı
Sektördeki işgücü açığı yeni bir sorun olmasa da, iki ana faktör bu krizi "mükemmel bir fırtına"ya dönüştürdü. Şubat depremlerinin vurduğu 11 ilde yürütülen devasa konut ve altyapı projeleri, mevcut işgücü havuzunun büyük bir kısmını bölgeye çekti. Başta İstanbul olmak üzere, büyükşehirlerde hız kazanan kentsel dönüşüm projeleri de eş zamanlı olarak binlerce nitelikli işçiye ihtiyaç duyuyor. Bu iki devasa talep, zaten daralmakta olan işgücü piyasasını tamamen kilitlemiş durumda.

Mesleği Cazip Hale Getirmek Şart
Sektör temsilcileri, acil ve uzun vadeli çözümler üretilmezse Türkiye'nin inşaat odaklı büyüme modelinin tehlikeye gireceği konusunda hemfikir. Meslek liselerinin ve çıraklık okullarının inşaat bölümlerine olan ilginin artırılması, burs ve istihdam garantisi gibi teşviklerin sunulması gerekiyor. İnşaat sektörünün sadece "toz, toprak ve çamur" olmadığı; teknolojinin, makineleşmenin ve yüksek kazancın olduğu bir kariyer alanı olarak yeniden markalaştırılması talep ediliyor.
İş güvenliği standartlarının tavizsiz uygulanması, sosyal güvencelerin tam sağlanması ve çalışma saatlerinin insani düzeylere çekilmesi, sektörü gençler için daha çekici hale getirebilir. Eğer bu yapısal dönüşüm sağlanamazsa, Türkiye'nin yakın gelecekte en temel altyapı ve konut projelerini dahi yürütecek "usta" bulmakta zorlanacağı öngörülüyor.





