Türkiye'de ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı olarak inşa edilmiş milyonlarca yapıyı ilgilendiren "imar barışı" veya halk arasındaki adıyla "kaçak yapı affı" konusu, belirli aralıklarla yeniden gündeme gelmektedir. Özellikle ekonomik beklentiler ve mevcut yapılarını yasal güvence altına alma isteği, vatandaşlar arasında "yeni bir imar affı çıkacak mı?" sorusunu canlı tutmaktadır. Ancak, değişen öncelikler ve özellikle ülkemizin yüzleştiği acı deprem gerçeği, bu beklentilerin gerçekleşme olasılığını her zamankinden daha düşük kılmaktadır. Bu yazıda, geçmiş imar barışı uygulamasını, yeni bir af beklentisinin neden yersiz olduğunu ve kaçak yapılar için mevcut yasal yaptırımların neler olduğunu detaylıca ele alacağız.

Geçmişten Günümüze İmar Barışı

Türkiye'de son olarak 2018 yılında, 3194 sayılı İmar Kanunu'na eklenen geçici bir madde ile kapsamlı bir imar barışı uygulaması hayata geçirilmişti. Bu düzenlemenin temel amacı, devlete ek gelir sağlamak ve milyonlarca vatandaşın mülkiyet sorunlarını çözerek onları devletle barıştırmaktı. Bu af kapsamında, belirlenen bir tarihten önce yapılmış ruhsatsız veya imara aykırı yapılar, "Yapı Kayıt Belgesi" alınması şartıyla geçici olarak yasal hale getirildi. Vatandaşlar, yapı değerinin belirli bir oranı üzerinden hesaplanan harcı ödeyerek bu belgeyi alabildiler. Bu belge, yapılara su, elektrik ve doğal gaz bağlanmasına imkan tanıyor, ancak yapıya depreme dayanıklılık gibi bir yasal güvence sağlamıyordu. Ne yazık ki, bu uygulamanın denetimsiz ve riskli yapıları da yasal kılıf altına soktuğu yönünde ciddi eleştiriler yapıldı.

Yeni Bir İmar Affı Gündemde Mi?

Kamuoyundaki beklentilere rağmen, hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalar oldukça net ve kesindir: yeni bir imar affı veya imar barışı kesinlikle gündemde değildir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurumlar, önceliklerinin kaçak yapılaşmayla mücadele ve kentsel dönüşüm olduğunu her fırsatta vurgulamaktadır. Yetkililer, geçmişte yapılan afların yapı stokunun kalitesini düşürdüğünü ve olası afetlerde can ve mal kayıplarını artırma riski taşıdığını belirtmektedir. Bu nedenle, devletin mevcut politikası af çıkarmak yerine, mevcut yapıları denetlemek ve riskli olanları dönüştürmek üzerine kuruludur.

Deprem Gerçeği ve İmar Affının İmkansızlığı

Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer almaktadır. 6 Şubat 2023'te yaşanan ve on binlerce can kaybına neden olan Kahramanmaraş merkezli depremler, bu acı gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu felaket, imara ve mühendislik bilimlerine aykırı olarak inşa edilen yapıların nasıl birer ölüm tuzağına dönüştüğünü göstermiştir. Bu travmatik deneyimin ardından devletin ve toplumun önceliği, yapı güvenliği ve depreme dayanıklı şehirler inşa etmek olmuştur.

Yeni bir imar affı çıkarmak, deprem riski taşıyan, denetimsiz ve ne durumda olduğu bilinmeyen milyonlarca yapıyı görmezden gelmek anlamına gelecektir. Bu durum, yaşanan felaketlerden ders alınmadığı şeklinde yorumlanacağı için hem siyasi hem de vicdani olarak savunulması imkansız bir adımdır. Dolayısıyla, deprem gerçeği tek başına bile yeni bir imar affının çıkmasının önündeki en büyük engeldir.

İmar Barışı Beklentilerinin Arkasındaki Nedenler

Tüm bu gerçeklere rağmen vatandaşların bir af beklentisi içinde olmasının çeşitli sosyo-ekonomik nedenleri bulunmaktadır. Yıllar önce inşa edilmiş ve fiilen kullanılan bir yapının yıkım kararı ve para cezalarıyla karşı karşıya kalması, mülk sahipleri için büyük bir ekonomik yük oluşturmaktadır. Ayrıca, Yapı Kayıt Belgesi olmayan yapılar banka kredisine uygun görülmemekte, satışı zorlaşmakta ve kat mülkiyeti kurulamamaktadır. Vatandaşlar, bu hukuki ve ekonomik çıkmazdan kurtulmak için bir imar barışını çözüm olarak görmektedir. Ancak bu beklentinin, mevcut yasalara ve ülkenin afet politikalarına aykırı olduğu unutulmamalıdır.

Kaçak Yapılar İçin Mevcut Yasal Yaptırımlar ve Cezalar Bulunuyor

Yeni bir af beklentisiyle hareket etmek yerine, kaçak yapı sahiplerinin yüzleşeceği mevcut yasal yaptırımları bilmesi hayati önem taşımaktadır. İmar Kanunu'nun 32. ve 42. maddeleri uyarınca, ruhsatsız veya ruhsata aykırı bir yapı tespit edildiğinde belediyeler veya il özel idareleri tarafından öncelikle yapı tatil zaptı düzenlenir ve inşaat mühürlenir. Yapı sahibine, aykırılığı gidermesi için en fazla bir ay süre verilir. Bu süre içinde aykırılık giderilmezse, yıkım kararı alınır. Ayrıca, yapının büyüklüğüne, bulunduğu bölgeye ve imara aykırılığın niteliğine göre hesaplanan ciddi idari para cezaları uygulanır. Bu cezalar, mülk sahiplerini hem maddi hem de manevi olarak zor durumda bırakabilir.

Teslim Edilen Dairede Ayıplı (Kusurlu) İşçilik Var! Yasal Haklarınız Nelerdir?
Teslim Edilen Dairede Ayıplı (Kusurlu) İşçilik Var! Yasal Haklarınız Nelerdir?
İçeriği Görüntüle

Kaçak yapılaşmaya devam etmek veya bu konuda ısrarcı olmak, Türk Ceza Kanunu 184. madde kapsamında "imar kirliliğine neden olma" suçundan adli soruşturma ve kovuşturma ile sonuçlanabilir. Bu nedenle, bir af beklentisiyle yasa dışı yollara başvurmak yerine, mevcut yapılar için yasal danışmanlık almak en doğru yaklaşımdır.